IŞIKLAR VE SESLER MEMLEKETİNDE
Toros üzerinde bozkır-yayladan
Sahile inerek birkaç kahraman
Burda yurtlarını kursalar gerek:
Kıyı, birdenbire denizden yüksek
Kayaları derin uğultuları,
Yeşil bahçeleri, düşer-suları,
Dut ve portakal ağaçları var
Şimdi de bir ipek kozası kadar
Beyaz pariltılar içinde şehir-
Sabahla açılıp çözülmektedir.
Topla, ak alnına dağılmış saçın;
Ağır perdeleri yarı açmışsın,
Dışarıdan dağınık renkler geliyor.
Bir gündüz doğuyor ve yükseliyor
Düşüyor avucuma gün yaprak yaprak
Işık içindesin, ışıkta kalmak,
Suya bir bardak su dökülmüş gibi-
Seni belli etmez. Bir gümüş gibi
Yalnız dudakların görünür, yüzün-
Gölgeye çekil de bana görünsün.
Sesini duyayım adımı çağır,
Dünyamız bir sonsuz ses dünyasıdır.
İstiyorum, ben de içten taşarak-
Bu gürültülerin üstüne çıkmak.
Madem ki görüyor seni gözlerim,
Nisan sabahına yemin ederim-
Ki sesim andırıp gergin bir yayı,
Anlatacak seni ve Antalya’yı.
Varlık, Cilt:2,Sayı:30,Sayfa:84(01.09.1934).